YEREL SANATÇILAR
Ali Ercan
1931 yılında Niğde’nin İçmeli Kasabası’nda (Ferhenk) doğan Ercan, gençlik yıllarında Niğde yöresi türkülerini ve civar yörelere ait türküleri dile getirmiştir. 6 yaşındayken annesini, babasını, kardeşi Mustafa’yı kaybetti. Küçük yaşta öksüz ve yetim kalan Ali Ercan bir yıl babaannesinin yanında kaldı. Daha küçük yaşta köyün kuzu ve danalarını otlatarak geçimini temin etmeye başladı. Çobanlık yaparken kurda kuşa türküler, mâniler söyledi. Tahtadan yaptığı derme çatma bir sazla yöre türkülerini dile getirdi. Bu hevesini gören dayısı ona bir bağlama aldı. Böylece Ali Ercan’ın sanat hayatının temeline ilk harçta konmuş oldu. 12 yaşında bağlama çalmaya başladı. Bağlamanın sapına boyu yetmediği için bir müddet teknesini yere koyarak çalmaya çalıştı. Gömleksiz Hasan Dede’den öğrendiği “Gökdere’den çıktım derya yüzüne,” bağlamayla çalıp söylediği türküler arasında ilk sırayı aldı(Atılgan, 2002:31-32). Çevredeki saz ve söz ustalarından öğrendikleri ile sanatını geliştiren Ali Ercan, beste ve icra yeteneğini askerlik döneminde geliştirmiş, saz ustalarından Emin Aldemir ve zamanın ünlü yorumcularından Aliye Akkılıç ile tanışarak, onların tavsiyeleri ile 18 yaşında İstanbul radyosunun açtığı sınavı hem ses hem icra alanlarında kazanıp burada çalmaya başlamıştır. Askerlik sonrası Niğde yöresi düğünlerinde bağlama çalarken bir yandan da Niğde Halk Eğitimi Merkezi’nde halk müziği ve bağlama kurslarında dersler vererek çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir.
Günümüzde halen söylenmekte olan “Karakaş Gözlerin Elmas” “Adaletin Bu Mu Dünya” adlı şarkılarının da içinde bulunduğu 55 plak 25 kaset çalışması yapan Ercan, şöhrete kavuştuktan sonra popüler müziğe yönelmiş, ancak konserlerde ve yerel şölenlerde halk müziği kimliğinden vaz geçmemiştir. Son zamanlarda dini müziğe yönelen Ali Ercan dini konulu müzikler ve ilahiler yazmakta, dini, içerikli televizyon programları, sinemalar ve dizilerde rol almaktadır. Yapmış olduğumuz kişisel görüşmelerde o dönemin ağır şartlarında müzik anlamında var olmaya çalıştığını sanatından asla vazgeçmediğini ve tek amacının geride güzel anılar, güzel sözler bırakmak olduğunu belirten sanatçı, son dönemlerde ilahilerden oluşan albümleri ile birlikte 80’in üzerinde albümü olduğunu belirtmiştir. 1965’te ve 2005’te türkülerden ve ilahilerden oluşan 2 kitap yayımlayan Ercan, Türkiye’deki popülaritesiyle Niğde türkülerinin yurt sahasında tanınmasına çalınıp söylenmesine vesile olmuştur. Niğde yöresi türkülerini en iyi icra eden saz sanatçılarının başında gösterilmektedir.
Adem Tok
1978 yılında Kayseri’de doğdu. 11 yaşında bağlama ile tanışarak bugüne kadar çalmaya devam etti. Öncelikle dost meclislerinde daha sonra düğün ve eğlencelerde çalıp bir yandan da icrasını geliştirdi. Niğde Belediyesi Halk Müziği Korosu’nda bağlama çalarak yer aldı. Niğde Mahalli Sanatçılar Derneği bünyesinde çocuk yuvaları, huzurevleri, cezaevi gibi yerlerde konserler verdi. Bağlamadan sonra yaylı çalgılara ilgi duyarak ıklığ çalgısına benzer şekilde bağlamanın yaylı halini geliştirme çalışmaları oldu. Cümbüş gövdesine bağlama sapı takmak suretiyle melez bir çalgı üreterek 2013 yılında “yaybüş” adını verdiği bir çalgı geliştirdi. Daha sonra kabak kemane gövdesine bağlama sapı takarak “bağmane” adını verdiği bir çalgı daha üretti. Halen bu çalgıları, konserlerde ve Niğde yöresi hakkında yapılan televizyon programlarında tanıtmak ve dinletmek amacıyla çalmaktadır. Derleme çalışmalarının yanı sıra Niğde müzik kültürünü tanıtma amacıyla çalışmalar yapan Adem Tok, Niğde’nin az bilinen ya da hiç bilinmeyen türkülerini notaya almaya çalışmaktadır. Halen sağlık memurluğu görevine devam etmektedir.
Ahmet Arslan
1979 yılında Konya Ereğli’de doğdu. 10 yaşında müziğe başlayan Arslan, akrabası müzisyen Ali Arslan’dan bağlama çalmayı öğrendi. 15 yaşına kadar Ali Arslan ile birlikte çalışarak icrasını geliştiren Ahmet Arslan, bu yaşlardan itibaren Niğde, civar yöreler ve Türkiye’nin birçok ilinde düğünlerde çalmıştır. Katıldığı düğünlerde gittiği yöreye ait türküleri de araştırarak repertuvarına ekleyen Arslan farklı yörelerin türkülerinin de Niğde’de duyulmasını sağlamıştır. Niğde’de düzenlenen festival şenlik gibi etkinliklerde de yer almaktadır. Şu an albüm hazırlığında olan sanatçının klip çalışması halen devam etmektedir. Kendine ait türkü formunda besteleri bulunmaktadır. Niğde’nin Bor ilçesinde ikamet etmektedir.
Ali Beklen
1959 yılında Niğde Merkezde doğdu. Babası Niğde Belediye Bandosu’nda davul, bateri ve telli çalgılar çalmıştır. Cümbüş, bağlama, ud, ritim saz ve kaval çalmayı bilen Ali Beklen, ailesi ve akrabalarından dolayı müziğin içinde doğmuş 4-5 yaşlarında kaval ve ritim saz çalarak müziğe başlamıştır. 10 yaşında bağlama çalmaya başlamıştır. Askerde de bandoda yer almıştır. Geçmişte düğünlerde çalmış olan Beklen halen günde 3 saat müzik çalışmaları yapmaktadır. Tedaş’tan emekli işçi olarak ayrılan Beklen şu anda kendi oluşturduğu topluluklarda müzik yapmaktadır. Ağabeyi olan Mümin Beklen’in katılmış olduğu derleme çalışmalarından Niğde’ye ait bilinmeyen türküleri de öğrenmiştir. İlhan Sancaktaroğlu ve Mümin Beklen’le birlikte halk eğitim merkezinde bağlama dersleri vermiş ve birçok öğrenci yetiştirmiştir.
Fahrettin Dolgun
Kayseri’nin Yahyalı İlçesi’nde 1959 yılında doğmuştur. Anne tarafından Niğdeli olan âşık, kendisini Niğdeli olarak tanımlamaktadır. Gençlik yıllarında etrafında bağlama çalan biri olmadığı için kendi kendine bu sazın icrasını öğrenmiştir. 1996 yılında Niğde’ye yerleşen Dolgun, rahmetli Emin Özdemir’in çok desteklerini görmüş ve “Fahrâni” mahlasını ondan almıştır. “Ben eskiden şiir yazamazdım. Şairler yazdıkları destanları getirirler, ben de o destanları kasete bağlamam ile çalıp, söyleyip, kaydederdim. Bunun karşılığında bir lira alırdım.
Âşıklar Bayramında Fahrettin Dolgun
Halil Alpat
1947 yılında Kemerhisar’da doğmuştur. Bâdeli bir âşık olan Alpat, şiirlerini çok okuduğu Ömer Hayyam’ın elinden bâde içtiğini dile getirmektedir. Şiirlerinde “Halîlî” mahlasını kullanmaktadır. Bâde içerek âşık olma geleneği, Türk Dünyasında önemli bir olgudur.
Hüdai Şahin
1958 yılında Niğde’nin Karaatlı Kasabası’nda doğmuştur. Çok küçük yaşta bağlama çalmaya başlayan Şahin, Niğdeli saz sanatçılarının bir kısmıyla çalışarak sanatını geliştirmiştir. Niğde yöresinde yapılan derleme çalışmaları sırasında bildiği türküleri çalarak ve söyleyerek, repertuara geçmemiş türkülerin kayıtlara geçmesini sağladı. Bu sırada, Ankara Radyosu’na yöre türkülerinden oluşan beş türkülük bir albüm yaparak, okuduğu türkülerin iki tanesinin TRT repertuarına girmesini sağladı. Yöre türkülerine hâkimiyeti ve icradaki gücü sayesinde Niğde halk müziği kültürünün gelişimine önemli katkıları bulunmuştur. “Sazında, sözünde usta, yöre türkülerine hakim, güçlü bir mahalli sanatçı olan Hüdai Şahin’in; 1 adet 45’lik plâğı, 15 de kaseti vardır. Hâlen Niğde’de ikâmet etmekte, yöredeki düğünlere giderek sazıyla-sözüyle ekmeğini kazanmaya çalışmaktadır”(Atılgan, 2002: 33-34).
İbrahim Borazan
Bor ilçesinde yaşayan İbrahim Bey, klarnet icracısıdır. Eskiden düğünlerde çok çalmış. Neşet Ertaş’ın Niğde düğünlerine geldiğini hatırlıyor İbrahim Borazan. Eski düğünlerin cumadan başlayarak üç gün sürdüğünü belirtiyor. “Beş kişi çalardık. Cumadan başlardık. Yüz görümlüğünde de çalardık. Cümbüş, keman, klarnet, bağlama, defden oluşan bir takımımız vardı” Babasının da klarnet çaldığını belirten İbrahim Bey’in kendisi de Sol klarnet çalıyor.
İlhan Bayhan
1947 yılında Niğde merkezde doğdu. Nurettin Bayhan’ın oğlu olan İlhan Bayhan’ın annesi de ud çalmaktaydı. Babasının müzisyen olmasının etkisiyle 7 yaşlarında piyano ile müzik hayatına başladı. 9 yaşında babasının bağlamasıyla türküler öğrenerek bağlama üzerine ciddi çalışmalarını başlattı. Radyo sanatçılarını ve babasını bol bol dinleyerek bağlamada tavır geliştiren Bayhan, düğünlerde yer almamış, sakin ve ciddi müzik ortamlarında icralarda bulunmuştur. Öğretmen okulunda okuduğu yıllarda halk müziği korosu kurarak burada resmi müzik çalışmalarını başlatan Bayhan, okulu bitirdikten sonra öğretmen olarak atanıp bağlama topluluğu oluşturmuştur. Bu toplulukla birlikte, TRT tarafından, televizyonun ilk kullanılmaya başlandığı zamanda Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana Radyolarında deneme çekimleri yapıldı. İlhan Bayhan’ın Ankara radyosunda da programları yayınlanmıştır. Niğde ilinde uzun yıllar ücretsiz müzik eğitimi vermiş olan Bayhan, yetiştirdiği öğrencilerle birlikte yerel ve ulusal birçok konser vermiştir.
İlhan Sancaktaroğlu
1950 Niğde doğumlu olan Sancaktaroğlu, liseye kadar Niğde de okuduktan sonra, İstanbul Belediye Konservatuvarı’nı kazanır ve dördüncü sınıfa kadar okumuştur, lakin babasının okuldan alması yüzünden mezun olamaz. “Çalgıcı mı olacan oğlum?” nidaları, Ankara Radyosunu kazanan Sancaktaroğlu’nun Ankara Radyosunda Kadrolu sanatçı olmasını da engellemiştir. Fertekli Solak Mehmet isimli bir saz ustasından çalmayı öğrenmiştir. Halk Eğitim’de kurslar açmış ve birçok öğrenci yetiştirmiştir. “Şen Olasın Ürgüp” türküsünün aslının “Şen Olasın Fertek” olduğunu aktarmıştır. Ürgüplü Refik Başaran, Niğde’de düğün yaparken bu türküyü öğrenmiş ve memleketine taşımıştır. Zaman içinde Ürgüplülerin kendilerine aktardıklarını söylemiştir. “Gesi Bağları” türküsünün, Niğde’de “Gezi Bağları” olarak 130 beyitlik olarak söylendiğini belirtmiştir. Söyleniş tarzının Kayseri yöresinden daha farklı olduğunu söylemiştir.
Niğde belediyesinde 1991 yılında bir bando takımı kuran İlhan üstad, birkaç yıl içinde bando takımının ayağa düştüğünü belirtmiştir. Sonrasında İstanbul’a hayatını taşımıştır. Orda ünlü sanatçılar ile tanışma fırsatı bulan usta, televizyon programları da yapmıştır.
Fertek, Fesleğen, Koyunlu Düğünleri öğlen başlar 12 gibi, ertesi sabah 8-10 kadar sürer. Oğlan evi hamama gider hamamda çalgı kurulur, bağlama cihazıyla ya da çalgı takımı kurulur, ardından oğlan evi kız evine gider gelin alınır ve sokak sokak tüm mahalle gezilir ve bu esnada bağlama ile darbuka çalınarak 4-5 saat dolaşılır. Genç çift gündüz gerdeğe girerler. Koyunlu tarafında 7-8 saat gelin gezdirilirdi. Önde sarhoşlar önde oynaya oynaya giderler, ardında gelin ve çalgılar gezerdi. Saz ve darbuka bu ekip ile beraber yürüyerek giderdi.
Mahmut Toker
1977 yılında Niğde-Çamardı, Bademdere’de doğdu. Çocuk yaşlarda müziğe olan ilgisi sonucunda, 13-14 yaşlarında bağlama çalmayı öğrendi. Kaporta boya ustalığıyla birlikte müziği öğrenme çalışmalarını sürdürdü. Ağır basan müzik tutkusu ile işine ara verip, uzun geceler boyunca bağlama çalışarak sanatını geliştirdi. Müzisyen bir arkadaşı ile birlikte, köylerde ve merkezdeki düğünlerde çalıp bir yandan müziği meslek edinirken bir yandan da yörelere ait türküleri öğrenerek repertuarına ekledi. Müzik malzemeleri satışı ve müzik dersleri veren bir iş yerinin sahipliğini yapan Toker, 2011 yılında “Niğde Mahalli Sanatçılar Derneği”ni kurdu. Niğde’de faaliyet gösteren Mahalli sanatçıları bir araya toplamak, bilgi alışverişi yapmak ve birlikte etkinlikler yürütmek amacıyla kurulmuş olan bu dernek, Niğde’de birçok etkinliğe imza atmıştır ve halen çalışmalarını yürütmeye devam etmektedir. Derneğin, Niğde Devlet hastanesi psikiyatri servisi, sevgi evleri, cezaevi, huzurevi gibi birçok yerde konserler vermesini sağlayıp buralarda da icralarda bulunan Toker, dernek bünyesinde hayır konserleri yaptıklarını ve maddi durumu yeterli olmayan kişilerin de düğünlerinde ücretsiz çalarak sosyal sorumluluk çerçevesinde de çalışmalar yürüttüklerini belirtmektedir.
Mehmet Ayatar (Solak Mehmet)
Niğde yöresi türkülerini otantik icra eden saz ve söz ustalarından biri olan Ayatar, 1927 yılında Niğde, Fertek’te doğmuştur. Niğde türkülerinin yayılmasında emeği geçmiş bu usta mahalli sanatçı farklı bir işte çalışmasına rağmen sazını ölene kadar bırakmamış düğünlerde ve Niğde’ye özgü şenliklerde Niğde ve civar yörelere ait türküleri icra eden tanıdık isimlerden biri olmuştur.
“Niğde yöresi türkülerini otantik icra eden saz ve söz ustalarındandır. Yörede Solak Mehmet olarak bilinir. Sağlığında grayder operatörlüğü yapan Solak Mehmet’in kullandığı iş makinasında bağlamasının hep asılı olduğu söylenmektedir. Okuduğu Gesi Bağları türküsüyle ünlenen Mehmet Avatar, Niğde türkülerinin yayılmasında emeği geçen usta mahalli sanatçılarındandır. 1992’de vefat etmiştir”(Atılgan, 2002: 34-35).
Mehmet Cafer Ekşioğlu (Dokuz Telli Mehmet Ağa)
Dokuz Telli Mehmet Ağa (Atılgan, 2002: 50)
1901 yılında doğmuş olan Niğdeli yerel saz sanatçısı, bağlamayı kendi imkânları ile öğrenerek geliştirmiş, kendi sazını yapmış, Niğde ve civar yörelere ait birçok düğünde ve eğlencede yer almıştır. Niğde bağlarında yapılan oturak âlemlerine de sık sık çağırılmış, burada Niğde’ye ait türküleri icra etmiştir. Ekşioğlu’nun “Dokuz Telli” lakabı, diğer saz sanatçılarının bağlamaları 7 telli iken Mehmet Ağa’nın bağlamasının 3+3+3 olmak üzere dokuz telli olmasındandır. Bu fark onun çalımının daha gür ve zengin duyulmasını sağlamıştır. Dokuz telli Mehmet ağa, bir sohbet sırasında Avukat İsmail Özmel’e Atatürk’ün Niğde’ye geldiğinde, bugün ki Niğde Ordu Evi’nde Gazi’ye bağlama çaldıklarını ve Gazi’nin zeybek oynadığını anlatmıştır.85 Dokuz Telli Mehmet Ağa, 1939’da Halit Ongan’ın derlediği türkülerde kaynak kişi olmuş, 1975 yılında vefat etmiştir.
Mehmet Ağa, uzun boylu, geniş kalıplı, yüzünde kırmızı benekler olan, pembe, güleç yüzlü, hoş sohbet bir insandı. Uzun ve kalın saplı bir sazı vardı. Solak olan Mehmet Ağa’nın sazının telleri de buna göre yerleşmişti. Çeşnili bir çalışı vardı. Öyle ses gürültüsüyle kulakları doldurmaz, türküleri yudum yudum içmenize imkân veren bir kıvamda çalar ve söylerdi. Türkülerde tek tek tezene vururken oyun havalarında bütün telleri müziğe dâhil ederdi. Sazı çalarken oyun oynayanlara eşlik edecek şekilde vücudunu hareket ettirirdi.(…) Mehmet Ağa Kayabaşı’nda otururdu(Özmel, 2016: 65).
Atatürk’e saz çaldığına dair tespitler şu şekildedir. “Bir defasında Atatürk’ün Niğde’ye gelişinde, bugünkü Ordu evinde Gazi’ye saz çaldıklarını ve Gazi’nin Zeybek oynadığını anlatmıştır”(Özmel, 2007:23). Mehmet ağa şöyle aktarmıştır; “Atatürk sarı zeybek istemişti. Gazi kalkıp o zarif ve ince hareketleriyle zeybek oynamaya başladı. Bir süre sonra yerine oturunca nahoş bir havanın estiğini hissettik. Gazi işaretiyle saz çalanlardan birinin akordunun bozuk olduğunu hatırlattı. Akord yapıldıktan sonra saza devam ettik”(Özmel, 2016: 66).
Mehmet Dönmez
1945 yılında Niğde’nin Yeşilova (Kiçiağaç) köyünde doğmuştur. Müziğe 9 yaşında sesinin güzel olması nedeniyle sesle icra ile başlamıştır. Bağlama çalmayı kendi kendine öğrenmiş, müzik tutkusuyla evden çıkarak büyük şehirlerde plak satmıştır. 17 yaşında İzmir’de müzik çalışmaları yapmış, kendi ifadesine göre Türkiye’de ilk defa el arabasında plaklar satmıştır.
İstanbul’da yapılan bir ses yarışmasında 200 kişi içinden birinci olmuş Arif Sağ ile çalışmaya başlamıştır. Burada ilk plak çalışmasını yapmıştır. İstanbul’da plak satarken müzik yeteneği keşfedilen Dönmez, kendi bestelerinin de içinde olduğu ilk plağını çıkarmış, ardından bu plak radyolarda duyulmaya başlamıştır. Arif Sağ ve Cavit Deringöl’ün teklifleriyle “Salını Salını Gelirsin” adlı ikinci plağını hazırlamıştır. İstanbul’da kaldığı 3-4 yıl içinde 2 plak yapmış daha sonra çalışmalarına Niğde’de devam etmiştir. Askerliği sırasında da subay gazinolarında yer almıştır. Bu sırada bağlama çalmayı öğrenmiş sonrasında icrasını geliştirmiştir. 11 plak 8 kaset çalışması olan Mehmet Dönmez’in “Hatıra Müzik” adında müzik şirketi ve kendine ait stüdyosu bulunmaktadır. Müzik aletleri satışına devam ederken yoğun bir şekilde müzik çalışmaları gerçekleştirmiş, birçok beste yapmıştır. Yarım kalan eserleri dâhil olmak üzere 60-70 kadar bestesi bulunmaktadır. Başka müzisyenlerin de yetişmesinde eğitimciliğin yanında yapımcı olarak katkı sağlamıştır. Her yıl 20 kadar öğrenciye bağlama öğretmiş ancak son yıllarda çalgı derslerini durdurmuştur. İki oğlu bir kızı olan Dönmez’in çocukları da amatör düzeyde çeşitli çalgılar çalmaktadırlar. Neşet Ertaş türkülerini de seslendirmiş olan sanatçı, Neşet Ertaş’ın kendi türkülerini yorumlamada ustanın beğenisini kazanmıştır.
Mustafa Durukan
1966 yılında Niğde Bor, Çukurkuyu kasabasında doğdu. 11 yaşında İvriz Öğretmen Okulu’nda mandolin çalarak müzik hayatına başladı. 15-16 yaşlarında kendi çabasıyla bağlama çalmayı öğrendi. Bir yandan düğünlerde bağlama çalıp diğer yandan geçimini sağlamak için farklı işlerde çalıştı. Daha sonra müziği meslek haline getirdi. Kendi sazını tamir etmeye başlayarak perde bağlamayı ve bağlama yapımını öğrendi. 1996 yılından itibaren zanaatını geliştirerek tekne yapmaya başladı ve evinin bir bölümünü atölyeye çevirip hem bağlama üretti hem de Niğde’nin çeşitli eğlence etkinliklerinde çalmaya devam etti. Kendisine iş yeri açarak her boy tekne ve bağlama yapmaya başlayan Durukan, şimdilerde usta sazı yapmakta ve Türkiye’nin birçok yerine göndermektedir. Halil Atılgan’ın başlatmış olduğu saz sanatçılarına yönelik nota öğretme kurslarına katılarak nota ve müzik bilgilerini geliştirdi. Oğlu ile birlikte yıllardır müzik dersleri veren Mustafa Durukan, Güneydoğu Anadolu’dan gelenler başta olmak üzere, bugüne kadar 2-3 bin öğrenci yetiştirdiğini belirtmektedir. Niğde halk müziği kültürü, tavrı ve türkü hikâyeleri konusunda önemli bir kaynak olan Durukan’ın 25’e yakın bestesi bulunmaktadır(İstanbullu, 2018:136).
Mümin Beklen
1953 tarihinde Niğde’de doğmuştur. Müziğe çocuk yaşta kaval çalarak başlamış, lise yıllarında ise bağlama çalıp nota öğrenmiştir. İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nı kazanan Beklen, ailevi sebeplerle burada okuyamamıştır. Yedi yıl Niğde Halk Eğitimi Merkezi’nde bağlama öğretmenliği yaparak çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. 1977 yılında Niğde Müzisyenler Derneğini kurmuş, 1981 yılında Valilik adına Niğde türkülerini ve folklorunu araştırmıştır. Bir süre sonra faaliyetlerini devam ettiremeyen dernek kapanmıştır. Günümüzdeki saz ustalarına da hocalık yaparak Niğde tavrını aktaran Beklen’in Niğde halk
müziğinde önemli bir yeri vardır.
Niğdeli Üç Kardeşler
Talat Baykan, klarnet ve def; Raci Baykan, keman; Ahmet Baykan, ud çalan ve “Niğdeli Üç Kardeşler” olarak tanınan mahalli sanatçılardandır. Müziğe başladıkları yıllarda Niğde ve civarında hızla tanınan üç kardeşler zaman içinde Ankara ve İstanbul’a taşınarak buralardaki gazinolarda çalışmışlar ve dönemin ünlü ses sanatçılarına eşlik etmişlerdir. 1950’li yıllarda İstanbul Türk Musikisi Cemiyeti; Talat Baykan’a alüminyumdan yaptırdığı bir defi hediye ederek ona “Sihirli Def” unvanını vermiş89 bu unvanla birlikte Niğde’de halen “Sihirli Def” lakabıyla anılan Talat Baykan, uzun yıllar icrasına devam etmiştir. Niğde türkülerinin ulusal alanda yayılmasında emeği geçen saz sanatçıları arasındadırlar.
Nurettin Bayhan
Niğdeli saz sanatçıları arasında ilk akla gelen isimlerden biri olan Nurettin Bayhan 1911’de Niğde’de doğmuştur. Çocuk yaşta bağlama çalmaya başlayan Bayhan, gençlik yıllarından itibaren çalmış olduğu bağlamaları kendisi yapmıştır. Niğde halk türkülerinin kayıtlara alınmasını sağlamış ve yetiştirmiş olduğu öğrencileri ile Niğde halk müziğinin gelişmesine büyük katkıları olmuştur. Sadece Niğde halkı tarafından tanınmakla kalmayan Bayhan, radyo sanatçılarının birçoğu ile çalışmış ve geniş alanda tanınmıştır. Nurettin Çamlıdağ vasıtasıyla; Sarı Kızın Saçları, Bastım Asmanın Dalına, Bir Yıldız Doğdu Yüceden, Sazalca’dan Çıktım Ben de Gelirim, Minarenin Alemi, Cimdallı Çarşısında, Bağa Girdim Üzüme adlı Niğde türkülerini TRT repertuvarına kazandırmıştır.
Oğuzhan Çavaş
1983 yılında Niğde’de doğdu. İlkokulu Çamardı ilçesinde, ortaokul ve liseyi ise Niğde’de tamamladı. Müziğe olan ilgisi sonucu bağlama çalmayı öğrenen Çavaş, mahalli sanatçı olarak Niğde ve civar yörelerdeki birçok düğünde çaldı. 2005 yılında askerliğini bitirip 2007 yılında Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü’nde işçi olarak görev yapmakta ve sanatını icra etmektedir. Evli ve üç çocuk babasıdır.
Ömer Varol
1960 yılında Niğde’nin Yıldıztepe (İnli) kasabasında doğdu. Dedelerinden bu yana ailesinde bağlama çalanların olması nedeniyle müziğe doğuştan ilgisi olan Ömer Varol 12 yaşında müzik hayatına başladı. Flüt, mandolin ve gitar çalmayı bildiği için öğrencilik yılları müzik etkinlikleri ile geçti. 1975 yıllında lise mehter takımında zurna çalmayı öğrendi. Mey ve bağlama çalgılarını da kendi kendine öğrendi. TRT repertuarını dinleyerek her yöreye ait tavrı öğrenmiş ve bağlamada icrasını geliştirmiştir. İnli yöresi halk oyunlarını ve türkülerini derleyerek kayıt altına aldırmış, halk oyunlarını oynatıp, türkülerini söyletmiştir. Düğünlerde çalmayıp okul ve Niğde il etkinliklerinde yer alan Varol halk müziği koroları da oluşturmuştur. Şu anda Halk eğitim merkezinin halk müziği grubunda çalışmalarını devam ettirmektedir. Yerel dergiler yayınlamış, ayrıca yerel gazetelerde yöreye ait her konuda yapmış olduğu araştırmalarını okuyucuyla buluşturmuştur. Piyesler yazan, halk oyunları ekipleri oluşturan Varol halk bilimi konularının birçoğu ile ilgilenmiş, yörenin geleneksel kıyafetlerini Niğde’ye ait kurumlara kazandırmış ve sergiletmiştir. Yazmış olduğu 50’ye yakın şiirinden birkaç tanesini bestelemiştir. Niğde yöresine ait derlemiş olduğu 18 türküyü içeren bir albüm hazırlığı düşüncesindedir. Yazar ve Sanatçılar Birliği Derneği’nde başkan yardımcılığı görevini sürdürmekte, 34 yıllık meslek hayatında 30 yıldır okul müdürlüğü yapmaktadır.
Özcan Çoban
“1959 yılında Bor İlçesi’nin, Gökbez köyünde doğdum, 20 yaşıma kadar çobanlık yaptım sonrasında askere gittim geldim ve pazarcılık yapıyorum. Üç çocuğum var.” Diye kendi tanıtan Özcan Çoban, hemen aklına gelen bir türkü hikâyesini ve ardından ağıt bir uzun havayı seslendirmiştir.
Ramazan Şanlı
1963 yılında Niğde’nin Dikilitaş Kasabası’nda müzisyen bir babanın oğlu olarak doğdu. 10 yaşında bir yandan bağlama çalmayı öğrenirken bir yandan da saz sanatçısı İlhan Sancaktaroğlu’nun yanında önce darbuka ile ritim saz çalarak, daha sonra solist olarak düğünlerde yer almaya başladı. Gençlik yıllarında, sazını ilerletmesi ile birlikte, bireysel olarak düğün şenlik tören gibi etkinliklerde çalıp söyleyen Şanlı, zaman içinde tüm Niğde tarafından tanınıp sevilen bir müzisyen oldu. İstanbul’da 4 albüm çalışması yaparak ulusal alanda da tanındı. Bu albümler arabesk müzik türünde olsa da Niğde ve civar yörelerde, yörenin türkülerini de yaşatmaya devam etti. Halen Niğde’de esnaflık yapan Ramazan Şanlı bir yandan da aile üyeleri ile birlikte müzik çalışmalarını devam ettirmektedir.
Ramazan Yıldız
1970 Niğde – Çiftlik / Sultanpınar Köyü doğumludur. Çocuk yaşlarda yörede türkü söylemeye başladı. Bağlama çalmayı 18 yaşlarında kendi kendine öğrenmiş, Âşık Mahsuni Şerif, Neşet Ertaş, Ali Ercan gibi isimleri dinleyerek icrasını geliştirmiştir. Niğde ve yakın illerdeki, köy ve kasabaların düğünlerinde çalmıştır. Özellikle Karacaoğlan türkülerini seslendirmiş ve zaman zaman türkü sözlerini yöreye uyarlayarak çalmış, duyurmuştur. Şehir şenliklerinde de yer alan Ramazan Yıldız kaset satışı yapan bir işyeri işletmiştir. Çalıştırdığı işyeri sayesinde müzikle ilgisi olan kişilerle bilgi alış verişi ve etkileşim içinde olmuştur. Ramazan Yıldız hâlen geçimini yalnızca saz sanatçılığından sağlamaktadır.
Recep Adıyaman
1964 yılında Niğde merkezde doğmuştur. Müziğe 18 yaşlarında ritim saz çalarak ve sesle icra ile başlamıştır. Niğde’ye ait düğünlerde takım saz grubu içerisinde yer alan Adıyaman, genellikle Niğde merkezde ve farklı illerde çalmaktadır. Niğde yerel kanallarındaki müzik programlarında, il tanıtım etkinliklerinde ve festivallerde yer almıştır. Niğde civarında ritimle ilgilenen gençlerin sayısının azlığını vurgulayan Adıyaman, ilgisi olan herkese müzikle ilgili olarak yardımcı olduklarını belirtmektedir.
Rıfat Çavuş (Ünlü)
1901 yılında Niğde – Merkez / Gümüşler köyünde doğan Rıfat Çavuş Niğde’nin ilk mahalli sanatçılarındandır. Yöre türkülerini güzel ve gür sesiyle plaklara okuyarak yurt sathında duyuran önemli isimlerdendir.1926 yılında İstanbul’da “Yaban Elleri” türküsüyle başlayan birkaç plak çalışması yapmıştır. Gür sesi ile mikrofon olmadan sesini geniş alanda duyurabilmesi ve sesinin güzelliği onun özellikleri arasındadır. 1967 yılında vefat etmiştir.
Sabri Özdağ
1945 yılında Niğde Merkez Yenice Mahallesinde doğdu. O yıllarda yedi mahalleye sahip olan Niğde, birbirini tanıyan bilen ailelerden oluşmaktaydı. Özdağ Ailesi de Niğde’nin tanınan ailelerindendir. 5 kardeşin her birinin müzikle ilgilendiği ailede Sabri Özdağ 13 yaşında müziğe başladı. 15 yaşında büyük kardeşinden bağlama çalmayı öğrendi. Akrabalarının da müzikle ilgilenmeleri sayesinde, birlikte müzik yapma ve icrasını geliştirme olanağı buldu. Halkevleri’nin bünyesinde açılmış olan bağlama kurslarına katılarak icrasını geliştirdi. 1966-1967 eğitim öğretim yılında Niğde Lisesi’nden mezun olmuştur. Daha sonra ilköğretmen okulunu açıköğretimle bitirerek ilkokul öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 29 yıl hizmetten sonra 1995 yılında öğretmenlik mesleğinden emekli olmuştur.
Kendi yaptığı dut oyma sazlarıyla küçük yaşta ustalığını ilerleten Özdağ, zaman içinde bağlama dersleri de vermiştir. Öğretmenlik mesleğinin yanında terzilik, kalaycılık, bahçecilik, fırıncılık, aşçılık, duvar ustalığı gibi meziyetleri bulunmaktadır. Mahalli sanatçılığın dışına hiçbir zaman taşmamış, düğünlerde ve maddi karşılığı olan davetlerde yer almamıştır. Özdağ, şiir yazmak, Niğde mızrabını yaşatıp öğretmek, Niğde halk kültürüne yönelik besteler yapmak dışında müzik, tarih ve edebi konularda öğreticilik yapmıştır. Toplumda gördüğü aksaklıkları, olayları, eleştirilerini, gelenekleri, coğrafi ve tarihi ögeleri çalışmalarında konu alan Özdağ çok sayıda şiir yazmıştır. Şiirlerini ve yazmış olduğu yazılarını yerel gazete ve dergilerde yayınlamanın yanı sıra bestelemiş olduğu bazı şiirlerini çeşitli televizyon ve radyo programlarında da seslendirmiştir. Niğdeli halk şairi Fikret Dikmen ile birlikte Niğde Polis Radyosu’nda iki yıl “Tatlı Dilden Sarı Tele” adında bir radyo programı yapmış, bu programa Niğde’nin halk sanatçılarını davet etmiş, onlarla birlikte Niğde türkülerini ve Anadolu türkülerini seslendirmiştir. TRT radyolarına da konuk sanatçı olarak katılmıştır.
Herkesin gördüğünü farklı bakış açısı ile görüp anlatabilmenin bir halk sanatçılığı vasfı olduğunu belirten Özdağ, yazılmış olan geçmişi yinelemenin anlamının olmadığını; daha önceden yapılmış olan şeyleri tekrarlamanın bir kıymet taşımayacağını; önemli olanın bu günü, olduğu haliyle ve gören gözlerle dile getirmek olduğunu belirtmektedir. Özdağ, yapmış olduğu çalışmalarında bunu başarmış; Niğde’nin kültürel, sanatsal ve tarihsel varlığını koruyup kaynak teşkil etmekte önemli bir rol almıştır. Niğde türkülerinin ortaya çıkarılması, korunması ve yayılmasına hem çalıcılık vasfı hem de araştırmalarıyla büyük emek ermektedir. 2001 yılında Halil Atılgan öncülüğünde, köy köy gezerek Niğde’ye ait türkülerin derleme çalışmasına katılmıştır. Niğde ve civar yörelerde çok sayıda düğün çalan müzisyenlerin olduğunu belirten Özdağ, bu müzisyenlerin birçoğunun halk sanatçısı olmadığını dile getirmektedir. Halk sanatçılığı vasfı taşıyan kişileri Kültür Bakanlığı’na yönlendirerek Bakanlığın yapmış olduğu sınav neticesinde “Kültür Bakanlığı Mahalli Sanatçısı” unvanı almalarını sağlamıştır. İl Kültür Müdürlüğü’nden, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan, TRT ve Niğde Valiliği olmak üzere birçok kurum ve kuruluştan almış olduğu ödülleri bulunmaktadır. Sabri Özdağ, şiir yazmanın, insanın özünden geldiğini, insanın gördüğü güzelliği ve içinde var olan güzelliği ortaya çıkardığını belirtir. Geçmişten günümüze kültürel ve sanatsal faaliyetlerine devam eden Özdağ 2002 yılında Niğde Folklor ve Kültür-Sanat Derneği’ni kurmuştur. Bu dernek, halen Yazar ve Sanatçılar Birliği (Yazsan-Bir) adı altında çalışmalarını hem edebi hem de müziksel alanda devam ettirmektedir. 1412 yılında inşa edilen ve Selçuklu mimarisinin özelliklerine sahip tarihi bir medrese olan Niğde Ak Medrese’de faaliyetlerini sürdüren dernekte; öğrencilere, müzikle ilgilenenlere, folklor, edebiyat ve bağlama üzerine ücretsiz dersler verilmekte, düzenli olarak haftada bir gün etkinlikler yapılmaktadır. Halk bilimi, edebiyat ve halk müziği alanlarında sohbetler düzenlenmekte ve bilgi paylaşımları sürdürülmektedir. Özellikle çeşitli illerden gelen üniversite öğrencilerine farklı bir ortam sağlayıp kucak açmanın önemli olduğunu düşünen sanatçı, bu öğrencilere kültürel anlamda yardımcı olmaktadır. Bu yardımlar sayesinde öğrencilerin, üniversiten almış oldukları akademik bilgiyi bu tür derneklerde hayata taşıdıklarını, halk kültürü ile birleştirdiklerini belirtmektedir. Geçmişten Günümüze Niğde Türküleri kitabının yayınlanmasında ve Niğde türkülerinin derlenmesinde rol almıştır. Niğde’nin meşhur “Naciye” türküsü de bu araştırmalar sırasında ortaya çıkarılmış bir türküdür. Niğde düğünlerini olmazsa olmaz türkülerinden biri haline gelmiş olan bu türkü merkez salon düğünleri de dâhil olmak üzere her düğünde çalınmakta ve kendine has bir oyunla oynanmaktadır. Tavşan zıplaması hareketi gibi bir hareketle oynanan oyun, özellikle Niğde kadınları tarafından sevilerek oynanmaktadır. Özdağ’ın Trabzon kolbastısı gibi ulusal alanda da tanınmaya başlayacak olan bu türküyü ve oyununu tanıtma çalışmaları sürmektedir.
Şaban Öcal
Şaban Öcal, ilin önde gelen müzisyenlerinden birisidir. Aynı zamanda ekim – dikim işleri ile de uğraşıyor. Bağlama çalan Öcal, eskiden düğünlere darbuka, keman, klarnet, cümbüş ile birlikte gittiğini; ancak şimdi bir org ve kendisinin yettiğini söylüyor. Kimi düğünlerde ise özel olarak davul – zurna ikilisinin istenmeye devam ettiğini de belirtiyor.
“Bir gün rüyamda Neşet Ertaş’ı gördüm. Abdalları bilirsiniz esmer, yakışıklı, güzel giyimli olurlar. İşte aynen öyle, şık kıyafetli Neşet Ertaş köşede oturuyordu. Parmağı ile beni kendisine çağırdı. Bu rüya beni çok etkiledi ve zaten içimdeki müzik aşkını körükledi. O günden sonra müzisyen olmalıyım dedim. Etrafımdakiler sesimin çok güzel olduğunu söylüyordu. Daha sonra Ali Ercan’dan bir bağlama aldım. Ali Ercan, Niğde’de müzik aletleri satışı yapan tanınmış bir kişidir. Daha sonra Unkapanı’nda iki üç ay ders gördüm. Sonra Niğde Halk Eğitimde dört beş ay daha ders aldım. Askerden gelir gelmez de ilk kez bir arkadaşımın halasının oğlunda düğünde çalmaya başladım. Biraz param olunca Ali Ercan’ın dükkanından ses sistemleri satın aldım. Daha sonra başka düğünlere de çalarak, müzisyenliği meslek edindim.”
Şinasi Yıldız
1943 yılında Niğde’de musikişinas bir babanın oğlu olarak doğmuştur. Babasından aldığı bilgilerle müzik hayatına başlayan Yıldız, babası ile birlikte musiki meşklerine katılarak icrasını geliştirmiştir. Yöre türkülerini iyi bilen ve Niğde türkülerinin bozulmadan icra edilmesi için azami gayret gösteren bir mahalli sanatçıdır. Niğde folkloru ile ilgili olarak yapılan tüm araştırmalarda, Niğde kültürünü iyi bilmesi sebebiyle kaynak kişi olarak danışılan ve Niğde halk müziği kültürünün önemli bir temsilcisi olan Yıldız, aynı zamanda Niğde türkülerinin hikâyelerini ve halk kültürü belgelerini arşivlemektedir. Bağlama çalmanın yanında bağlama eğitimi ile ilgili olarak da çalışmalar yapmış, ulusal ve yerel programlara da konuk olmuştur.
Yunus Işık
1965 yılında Niğde’nin Çavdarlı köyünde doğdu. Çavdarlı İlkokulu’nu bitirdikten sonra geçim sıkıntılarından dolayı eğitimine devam edemedi. Müzisyen büyüklerinin yanında düğünlerde sesle icra ile yer aldıktan sonra 14 yaşında bağlama çalmaya başladı. Niğde yöresine ait uzun hava, ağıt ve türküleri başarıyla çalıp söyleyen Işık, çocukluğundan bu yana Niğde ve civarındaki il ve ilçelerde düğün, özel günler gibi etkinliklerde yer almaktadır türkülerini de yaşatmaya devam etmektedir.
Ziya Özdağ
Niğde halk müziği alanında akla gelen ilk isimlerden olan Özdağ, 1944 yılında Niğde’de doğmuştur. Ancak kendisi 1943 yılının yaz aylarında doğduğunu belirtmektedir. Kardeşi Sabri Özdağ ile birlikte bir tahtanın üzerine tel germek suretiyle kendine ait ilk bağlamalarını yaparak 12- 13 yaşlarında müziğe başlamıştır. Çevresindekilere türküler söyleyerek büyüyen Özdağ 1960 yılında Niğde Halk Eğitim Merkezi’nde Ali Ercan’dan bağlama dersleri alarak
Bağlama da icrasını geliştirmiştir.
1962 yılında öğretmen okuluna başladıktan sonra aktif bir müzik hayatı olmuştur. Niğde’nin her türlü sosyal-kültürel etkinliklerine çalıp söyleyerek katılmıştır. Eşi ile tanıştıktan sonra sevda türküleri yazmaya başlamıştır. Ankara radyosunda Aynur Gürkan ile tanışıp Yurttan Sesler Korosu Programına katılmıştır. “Çok Verdi Felek Bu Derdi” adlı türküsü kayda alınıp sözlerinde bazı değişiklikler yaptırarak Emin Aldemir tarafından ilk kez notaya alınmıştır. TRT repertuvarına alınan bu türkü oldukça tanınmış, bir çok ses sanatçısı tarafından farklı zamanlarda yorumlanmış ve dilden dile dolaşmıştır. “Gül Dalında Çalı Biter mi?” adlı türküsü yine TRT repertuvarına girmiş, plaklarda okunmuştur. Aliye Akkılıç “Bülbül Neden Hep Ağlarsın” adlı türküsünü plağında okumak üzere almıştır. Emin Aldemir bu türküyü ilk kez notaya almıştır. Üç türküsünü TRT repertuvarına kazandıran Özdağ hem güfte hem de beste çalışmaları ile tüm Türkiye’de tanınan eserlere imza atmıştır. Ayrıca Özdağ, 60’lı yıllarda TRT
sanatçılarının yörelere gelip, yörenin sanatçılarına yeni türküleri, besteleri olup olmadığını sorduklarını, yöredeki yeni türküleri derleyip notaya aldıklarını ama artık bu şekilde gelenlerin olmadığını belirtmiştir. “Aşılmaz Dağları Aştım da Geldim” adlı türküsünü bir plak şirketine okumuştur. Bu türkünün notaları ilk kez tarafımızdan notaya alınmıştır. Farklı zamanlarda üç plak kaydı daha yapmış olan Özdağ, asker öğretmen olarak atandığı Isparta’da sanatçı kişiliği ile tanınmış, askeri gazinoda akşam programları yapmıştır.
Kaynaklar
Atılgan, H. (2002) Geçmişten Günümüze Niğde Halk Müziği. T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara: Başbakanlık Basımevi.
Ercan, A. (1965). Karakaş Gözlerin Elmas ve Niğde Türküleri. Niğde: İl Basımevi. ,
Göher Vural ve Vural (2013). Niğde Kültürünün Sesi: Niğde Türküleri, Turkish Studies, C.8/3, Winter, s.645-657.
Göher Vural, F. Vural, T. (2013). Niğde Kültürünün Sesi: Niğde Türküleri, Turkish Studies, C.8/3, Winter, s.645-657.
Göher Vural, Vural, T. (2017). Niğde Düğünlerinde Seğmen Alayı ve Bu Alaya Eşlik Eden Çalgılar. TÜRÜK Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi. Yıl:5, S:9, 5-99.
İstanbullu, S. (2018) Niğdeli Saz Sanatçıları ve Eserleri, Eğitim Yay. Konya
Mirzaoğlu G. (2008) Toroslar’dan Çukurova’ya Yankılanan Ses: “Bozlak”, Folkloristik, Ankara.
Ongan, H. (1937) Niğde Halk Türküleri, Niğde Halk Evi Yayınları, Niğde.
Özmel, İ. (2016) Doğduğum Şehir Niğde, Heyamola Yay. İstanbul.
Tatyüz, H. (2001) Niğde Yöresi Halk Türkülerinin Melodik Yönden İncelenmesi, Niğde Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Niğde.
Vural ve Göher Vural (2018) Niğde İlinde Kültür ve Müzik, Konya, Kömen Yay.